22 Şubat 2009 Pazar

Candido Cannavo için...



Ünlü İtalyan Gazeteci Candido Cannavo hayatını kaybetti. Cannavo, Türkiye'deki bir çok kişi için yabancı bir isim. Peki kimdi bir kaç satır karalama gereği gördüğüm Cannavo?
Cannavo 1983-2002 yılları arasında İtalyanın en çok satan gazetesi "La Gazzetta dello Sport"un genel yayın yönetmenliğini yaptı. Kendisi Sicilyalıdır ve mesleğe muhabir olarak Catania'da başlamıştır. Kendisiyle hiç bi zaman tanışmadım veya konuşmadım. Ancak Cannavo benim çok saygı duyduğum ve örnek aldığım, beğendiğim şahsiyetlerden biriydi. Spor gazeteciliğinin nasıl yapılması gerektiği konusunda referans alınan biriydi. Sansasyondan ve yalan haberden nefret ederdi. Futbolda ve gazetecilikte hep etik için mücadele etti. Bomba transfer haberlerinden ve yalandan uzak durdu. Çağdaş bir gazeteciydi. Domestik değil uluslararası bir bakış açısı vardı. Güncel habere, röportaja, istatistiğe ve arşive önem verirdi. Futboldan sonra en sevdiği spor bisikletti. Zaman zaman Milano'nun 2 büyük kulübü Inter ve Milan'ın başkanlarından gelen baskılarla da boğuşmak zorunda kaldı ancak kalemini hiç bir zaman satmadı. Hatta bir keresinde Galliani'nin kendisini arayarak Milan muhabiri Alberto Cerrutti'nin yerine başka birinin görevlendirilmesini istediğini ve bunu Berlusconi'nin ricası olduğunu açıkladı. Juventus'un 12 yıl boyunca CEO'luğunu yapan ünlü işadamı, patron Antonio Giraudo'nun aslında bir Torino taraftarı olduğunu yazdı. Geçmişte Juventus aleyhine yaptığı sert açıklamalara bile yer verdi. Skandala bakın ! Ülkenin en büyük futbol takımının başındaki patron ezeli rakibin taraftarı ! -Laf aramızda Torino'da aslen Torinolu olup da Juventus'u tutan yok derlerdi. Şahsen Ben de ne gördüm, ne duydum. Demek ki doğruymuş :) -
Cannavo çok zor bir işi çok adil ve dengeli yaptı. Uluslararası şöhrete ulaştı. Bir çok ülkeden bir çok genç gazeteci onu örnek aldı. (Bizdeki spor gazetelerine bakılırsa pek örnek alan yok galiba.)
İtalyan Kulüpleri (FC Barcelona dahil) ölümü ardından başsağlığı mesajı yayınladı. Maçlarda saygı duruşu yapıldı.
Son 6 yıldır sadece köşe yazısı yazıyordu. Öldüğü gün yazdığı makale Manchester Utd'ın 39 yaşındaki kalecisi Van Der Sar ile ilgiliydi. Yaklaşan Inter - Manchester United eşleşmesi öncesinde bir anısını anlatarak başladığı yazıda; United kalecisi Van Der Sar'ın Juventus'ta oynadığı dönemde çok ağır eleştirildiğini. Hatta 2000 Avrupa şampiyonasında Italya'nın Hollanda'yı eleyerek finale kaldığı maçtan sonra Juventus'un sahibi Agnelli'nin bile kalecileri Van Der Sar için zavallı ifadesini kullandığını dile getirdi. İtalyan medyası Van Der Sar için "Kaleciden çok bir basketbolcuya benziyor". "Buzda bir tavşan gibi" alaylı ifadeler bile kullanmıştı. Ancak 30'undan sonra 39'a kadar geçen yıllarda alay edilen Hollandalı kalecinin kariyerinde tekrar zirveye çıkması yazının ana fikriydi.
La Gazzetta dello Sport benim için özel bir gazetedir. Öğrencilik yıllarımda İtalyancayı bilmezken bile satır satır, kelime kelime okumaya çalıştığım, her bir gazeteyi aylarca sakladığım,kestiğim yapıştırdığım bir gazetedir. Heryerde satılmazdı.Arnavutköy'deki evimizden Bebek'e kadar yürüyüp oradaki Dünya bayiinden alırdım. Veya Taksim'deki Pamuk Eczanesinin yanındaki gazeteciden.Nişantaşı'nda Alaattin'e gelir miydi pek hatırlamadım açıkçası. Salı günleri Gazzetta dello Sport günüydü. Cuma günleri de Guerin Sportivo...
Eskiden internet yoktu. Televizyon böyle 80-100 kanal değildi. Ama inanın herşey daha değerliydi. Anlamlıydı. Bilgiye ulaşmak çok daha zordu. Öğrenmek için çok çaba sarfetmeniz gerekirdi. O yüzden bilgi daha kutsaldı ve değerliydi. Şimdilerde pek önemi yok !
Aklıma o günler geldi. Cannavo'yu saygıyla selamlarken..

14 Şubat 2009 Cumartesi

Emek hırsızlığı mı ? Futbolun bir parçası mı?




Küçük bir dokunuş onlar için bulunmaz bir nimet gibidir...Önlerine bir ayak uzanırsa o uzanan ayağa kendilerini takıp atmak çocuk oyuncağıdır...Aslında bir temasa bile ihtiyaçları yoktur çoğu zaman. Atarlar kendilerini bir çuval gibi.. Bazen burgu vardır, takla vardır... Kolay gözükür ama herkes yapamaz...


Büyük ve popüler takımlarda oynayanların şansı daha yüksektir..


Küçümsemeyin..Maçların ,finallerin, büyük zaferlerin böyle kazanıldığı da görülmüştür...


Atarlar kendilerini yeşil çimene..Sonu nereye varacak düşünmezler...Kimin canı yanar, yüreği cız eder, emeği çöpe gider? Sorgulamazlar..


***


Amaç ise tektir: Penaltı !


Gole giden en kısa yol !


Zaten gol ingilizce (goal) amaç demek değil mi? Onlar için amaca giden her yol mübahtır...
Penaltı da amaca yani gole giden en kısa yoldur...
***
Eskiden bu sanatı! icra edenler için bu işler açıkçası daha kolaydı.. Bu kadar çok TV'den yayınlanan maç yoktu..Yayınlansa bile her açıdan çekim yapan kameralar yoktu.. Şimdi daha zor. Yapıp da yedirsen bile yakalanmama şansın hemen hemen hiç yok..
***
İngiltere'de,Almanya'da,Fransa'da veya Hollanda'da bunu yapanlar artık azaldı.. Çünkü herşeyden önce ayıp. Çünkü bırakın futbolu o toplumlarda haksız kazanç sağlamak hem ciddi bir suç, hem de toplum tarafından kabul gören birşey değil...
Bizde ise "Kazan da ; nereden geldiği önemli değil !"
İş hayatında da böyle, sporda da..
***
Çünkü kazanırsan varsın.Kaybedersen yoksun.
***
Brezilya,Arjantin,Türkiye gibi ülkelerde bu böyle...Afrika ülkelerinde de..
Hayatın zor olduğu, inanların yükselebilmek için yarıştığı ülkelerde bu işler daha çok oluyor..
Bunları yapanlar da genellikle bu ülkelerden gelen futbolcular...
***
İngiltere'de bu işleri yapanlar istenmeyen adam ilan ediliyor.. Aşağıda İngiliz futbol federasyonun FIFA'ya yapmış olduğu talep ve red ile ilgili BBC'nin haberini koydum. TV görüntülerini kanıt olarak kullanmak istiyor İngiltere Futbol Federasyonu. kendini atanı, aldatanı cezalandırmak istiyor.
***
Çünkü orada halk böyle talep ediyor. Kimse haksız kazanç istemiyor.
Orada polis memuru yanlış yere park eden başbakan'ın otomobiline ceza da yazabiliyor...
***
Yine aşağıda FIFA ve UEFA'ya kendini atan futbolcularla ilgili bir İngiliz'in yazdığı dilekçe var..Rivaldo'nun pozisyonu da hatırlatıyor..Bizim maçta yaptığı ve sonra ceza aldığı...
***
Ben de bir futbolseverim. Böyle kazanmak istemiyorum. Bu şekilde kaybetmek de...
***
İnanın kazanmak çok şey ama herşey demek değil..
Hele aldatarak başkasının canını yakarak ve hakkını yiyerek kazanmak benim için büyümek değil küçülmek anlamına geliyor...


Fifa rejects FA's plea on diving

Fifa has turned down a request by the Football Association to use video evidence to punish players that dive.
FA chief executive Brian Barwick gave the game's world governing body an idea on how the problem could be combated.
A Fifa statement said: "A disciplinary committee may rectify obviously incorrect decisions taken by a referee.
"But a referee's discretionary decision cannot be classed as such - in general, factual decisions taken by the referee cannot be overruled."
Fifa went on to add that rules are already in place which allow referees to punish players that dive and that all officials ahead of this summer's World Cup finals will be instructed to crack down on the problem.
The issue of diving has been highlighted recently, with Chelsea striker Didier Drogba appearing to admit to it before later retracting his comments.
Dowie urges bosses to fine divers
Barwick has expressed his sympathy for referees, while asking everyone involved in the game to take responsibility for the problem.
"There is a definite need for close co-operation and self-policing," he said.
"It is essential that managers, players and clubs are closely involved as they are the ones who suffer the most directly from it.
I think something should be done about it when you get certain players who are blatantly diving
West Brom boss Bryan Robson
"It is about players cutting it out of their game, managers refusing to tolerate it among their players, referees spotting it and punishing it when it happens and governing bodies supporting them."
Blackburn boss Mark Hughes said he thought diving occurred more often than in the past.
"It's certainly more prevalent than it used to be," Hughes told BBC Radio Five Live.
"There's also more focus on it now, with the amount of coverage there is available - it's more prevalent and it's highlighted more.
"Maybe there are certain players who go down too easily under challenges and maybe they need to be highlighted more than others that just, on occasion, seek an advantage."
West Bromwich Albion boss Bryan Robson agreed that the problem was getting worse.
"I think something should be done about it when you get certain players who are blatantly diving," Robson told Five Live.
"It's always been a talking point in the game and it's been highlighted as of late.
"It's up to the FA and the Premiership to make sure something is done about it."

Stop Diving In Football

Stop Diving In Football

11 Şubat 2009 Çarşamba

Gerçekten de FIT olmak istiyor musunuz?



Bir kere herşeyden önce beslenme antrenmandan bile daha önemli. Bunu mutlaka bilin. Nasıl olsa spor yapıyorum diye yağlı,şekerli ve yüksek kalorili gıdaları tüketirseniz kilo veremezsiniz.

Özellikle akşamları karbonhidrat ve şekerden uzak durun. Salata-Et, salata-tavuk, salata-balık yiyebilirsiniz.

Şimdi sizlere tavsiye edeceğim "Circuit training" programı daha çok "spor yapan ancak istediği neticeyi bir türlü alamayan" insanlar için daha faydalı olacaktır.

Bunu haftada minimum 3 gün uygulayın. Ancak 2 gün üstüste yapmayın.

Mesela Pazartesi-Çarşamba-Cuma yapın.

Diğer günlerde ise cardio yapacaksınız.

Pazar günleri dinlenin.

İşte circuit programımız:

Önemli not: Hareketler arasındaki dinlenme süresi 30 saniyeyi geçmeyecek. Hareketleri son 1-2 tekrarda hafif zorlandığınız bir ağırlık ile yapın, ağır kilolar olmasın)

1- 10 dakika ısınma ( hızlı yürüme veya hafif koşu, glidex - bisiklet, step makinesi vs.)

2-Bench press - (Göğüs pres) - 15 tekrar- (son 1-2 tekrarda hafif zorlandığınız bir ağırlık)

3-Leg Press veya Squat (bacak pres veya squat) 15 tekrar

4-Lateral Cable Front Pull down veya Pull Up (Sırt) - 15 tekrar-

5-Leg Extension - 15 tekrar

6-Shoulder Press - (Omuz pres) - 15 tekrar (dumbell veya bar farketmez)

7-Leg Curl - 15 tekrar

8-Biceps Curl - (önkol) 12 tekrar

9-Abs crunch - 25 tekrar - (Karın adalesi)

10-Triceps Extension (Lying) veya push down - 12 tekrar - Yapabiliyorsanız "dips" daha iyi olur

11-Hyperextension - Bel - 15 ila 20 tekrar

12- Calf (standing calf raise) - 25 tekrar -

Bu eksersizler 1'inci turumuzdu. 15 dakika bile sürmeyecektir.


Bu haraketleri tamamladıktan sonra 2-3 dakika dinlenin ve 1 tur daha aynısını yapın... daha fit olanlar veya vakti olanlar 3 tur da yapabilir. Toplam 3 tur yapmak idealidir.

Bu antrenmanın hemen ardından 20 dakika 130-140 nabız aralığında cardio yapın. Koşmak,hızlı yürümek step,glidex,bisiklet,kürek çekmek gibi eksersizlerden biri işinizi görecektir. Ancak max. nabız aralığınız %65-70 civarı olsun.

Bunu hesaplamak ise çok kolay 220-Yaşınız : Max nabzınız

mesela 30 yaşındasınız 220-30 : 190 Demek ki Max nabzınız: 190 Bunun % 70'i ise 133. Bunu ölçmek için bir göğüs bandı kullanmanız gerekecek. Bir uzmandan yardım almanızda fayda var. Spor geçmişi olmayanlar için bunlar zor işler ancak düzenli olarak spor yapanlar veya bir spor salonuna gidenler ne demek istediğimi hemen anlayacaklardır.

Salı-perşembe ve hatta Cumartesi günleri ise Cardio yapacaksınız.

Haftada 2 veya 3 gün 30-40 dakika civarı max nabız 130-140 civarı cardiovasküler eksersize devam edin.

Şayet kalbinizde bir sorun yoksa, spor geçmişiniz varsa veya düzenli spor yapan biri iseniz yani fitseniz haftada 1 veya 2 gün HIIT de yapabilirsiniz.

HIIT (High intenisty Interval Training) diğerleri gibi sabit bir nabız aralığıyla yapılan bir eksersiz değil. Metabolizmayı çok hızlandıran ancak zorlayan bir antrenman. Spor yapmayan insanlar için, kalbi zayıf olanlar için veya fit olmayanlar için ölümcül olabilir. Tabii seviyesini eksersizi yapan kişi ayarlayacak.

Örnek antrenman şöyle: Süre 20 dakikayı kesinlikle geçmeyecek. Örneğin Koşubandı temposu ile 90 saniye yavaş koşuyorsunuz. Mesela 8-8.5 ile, ardından 20-30 saniye depar atıyorsunuz mesela 15-16 ile... bu şekilde 20 dakikayı tamamlıyorsunuz. Tempo ve süreler size göre farklılık gösterebilir. Daha hafif de geçebilirsiniz. Burada amaç ani tetiklemeler. Nabız yavaş koşarken %50-60 civarı olacak. Depar esnasında %90-95'lere kadar çıkacak. Amaç bu.

Bu şekilde Çok kısa zamanda inanılmaz kondüsyon gelişimi sağlayabilirsiniz.

Ancak tekrar vurguluyorum. Bu antrenman çok tehlikeli. Bunu yaptıktan sonra saatlerce çarpıntı ve ritm bozukluğu yaşayabilirsiniz. O zaman hemen bırakın ve bir daha yapmayın. Spor yapmayanlar,Kalp yetmezliği olanlar ve spor geçmişi olmayanlar zaten hiç denemesin...

Bu circuit eksersizi yapanlar hep aynı hareketleri yapmak zorunda değil. mesela p.tesi bench pres yaptınız Çarşamba Incline bench yapabilirsiniz.. veya Fly. yani farklı hareketler. Aynı bölgeyi çalıştıracak farklı hareketler ile devam edebilirsiniz.

Burada amaç: total body workout.Amaç : Bütün vücudu çalıştırmak. Büyümek ve kaslanmak değil. Tüm vücüdu çalıştırmak.Zayıflamak ve Fit olmak.

6 hafta boyunca bu antrenmanı yapmak size inanılmaz faydalar getirecek. 6 hafta sonra bir kaç gün dinlenin ve farklı bir antrenmana başlayın.

Unutmayın bol su içmek, azar azar en az 5 öğün yemek, en az 7-8 saat uyumak, yeşil çay içmek ve her antrenman sonrasında streching yapmak sizi daha kolay sonuca götürecektir.

Kendi deneyimlerimi sizinle paylaşmak istedim.

İyi çalışmalar.



The Curious Case of Benjamin Button



Benjamin Button'ın hikayesi daha önce hiç karşılaşmadığımız kadar özgün bir senaryo.
Yönetmen ise David Fincher... Şahsen ben The Game, Seven ve Fight Club gibi filmlerdeki başarısı yüzünden Fincher'a büyük hayranlık duymuşumdur.
Sizi bilmem ama bu film için de beklentilerim çok fazlaydı. Brad Pitt veya Cate Blanchett yüzünden değil. Fincher'ın dahiyane zekası ve yaratıcılığı yüzünden...
O yüzden ben tam anlamıyla beklediğimi bulamadım..
160 küsür dakikalık bu filmde konu çok detaylı bir şekilde işleniyor. Başlangıç ve gelişim süreci bence çok yavaş ilerliyor. Ancak filmin asıl detaylandırılması gereken yerler çok hızlı ve duyarsız ilerliyor gibi geldi bana. İlk 1 saat bu yüzden sizi sıkabilir.
Senaryo daha önce de belirttiğim gibi çok özgün; ancak filmde vurgulanan aşk hikayesi sanki çok güçlüymüş gibi ele alınmakla birlikte bu aşkın nasıl bu kadar büyüdüğü ve güçlendiğini ben pek anlayamadım. Masum ve çocuksu olarak değerlendirebileceğimiz basit bir aşk bir anda devlerin aşkına dönüşüyor ve bu beni pek ikna etmedi açıkçası. Paris'e kadar olan bölüm çok anlamsızca yavaş ilerliyor. Sonrası ise çok hızlı. Film enteresan. Kabul ediyorum. Brad Pitt hayranı değilim. O yüzden de ekstra not veremeyeceğim. Senaryonun özgünlüğüne ve makyaj başarısını da göz ardı etmediğim için Notum : 7

Pride and Glory



Edward Norton ve Colin Farrell var diye beklentileriniz yüksek olabilir. Yine de izlerken sıkılmayacağınız bir film. Ancak şunu söylemeliyim ki sonu çok belli. Ayrıca bu tip aile içi iyi polis-kötü polis hikayeleri daha önce çok işlendi. Sinemaya bu film için gitmeyin, bir şey kaybetmezsiniz. Evde dvd'si var ise uygun bir zamanda seyredebilirsiniz.

Notum: 6