11 Şubat 2009 Çarşamba

The Curious Case of Benjamin Button



Benjamin Button'ın hikayesi daha önce hiç karşılaşmadığımız kadar özgün bir senaryo.
Yönetmen ise David Fincher... Şahsen ben The Game, Seven ve Fight Club gibi filmlerdeki başarısı yüzünden Fincher'a büyük hayranlık duymuşumdur.
Sizi bilmem ama bu film için de beklentilerim çok fazlaydı. Brad Pitt veya Cate Blanchett yüzünden değil. Fincher'ın dahiyane zekası ve yaratıcılığı yüzünden...
O yüzden ben tam anlamıyla beklediğimi bulamadım..
160 küsür dakikalık bu filmde konu çok detaylı bir şekilde işleniyor. Başlangıç ve gelişim süreci bence çok yavaş ilerliyor. Ancak filmin asıl detaylandırılması gereken yerler çok hızlı ve duyarsız ilerliyor gibi geldi bana. İlk 1 saat bu yüzden sizi sıkabilir.
Senaryo daha önce de belirttiğim gibi çok özgün; ancak filmde vurgulanan aşk hikayesi sanki çok güçlüymüş gibi ele alınmakla birlikte bu aşkın nasıl bu kadar büyüdüğü ve güçlendiğini ben pek anlayamadım. Masum ve çocuksu olarak değerlendirebileceğimiz basit bir aşk bir anda devlerin aşkına dönüşüyor ve bu beni pek ikna etmedi açıkçası. Paris'e kadar olan bölüm çok anlamsızca yavaş ilerliyor. Sonrası ise çok hızlı. Film enteresan. Kabul ediyorum. Brad Pitt hayranı değilim. O yüzden de ekstra not veremeyeceğim. Senaryonun özgünlüğüne ve makyaj başarısını da göz ardı etmediğim için Notum : 7

9 yorum:

Alper Öcal dedi ki...

Fincher benim de cok begendigim bir yonetmendir ama son filmlerinin hepsinde cuvalladi.

Panic Room, Zodiac ve bu film.

Bu film icin senin de belirttigin gibi senaryosundan ve yonetmeninden oturu cok buyuk beklentim vardi ama hayati tersten yasamanin hem Button karakterinde hem de cevresinde yaratabilecegi psikolojik hasara hic deginmeyen, konuyu masallastirip siradanlastiran bir filmde cevirmisler.

Karakterler ve hikayenin icerisindeki diger baglantilar da zayifti. Bir tek Baba Button konusunda basarililardi.

Konuyla alakasiz olarak blog ayarlarindan kelime dogrulama kismini kaldirirsak super olur :)

Ayrica daha cok futbol lutfen...

Adsız dedi ki...

Böyle güzel bir konu bu kadar kötü anlatılmazdı herhalde.Benim de beklentim çok fazlaydı ama filmin sonunu getirene kadar canım çıktı.Galiba oscar alalım diye bu şekil de yapmış.Genelde oscar bu gibi can sıkıcı filmlere veriliyor.Aralarında ki aşkın başlangıcı çok kötü anlatılmış ama sondaki hali hoşdu .Bebek haline bakması ve kucağında ölmesi kısmını beğendim.Ama benim notum 5/10

Kalten dedi ki...

Yüzde yüz katılıyorum! Genel anlamda filmi beğendim aslında ama filmdeki aşkın anlatımında aynı gariplik dikkatimi çekmişti, sen kalk git, yıllarca gelme, sonra bir anda büyk aşka dönüşsün, aile fertleri ve diğer karakterlerle ilişki de böyle bir zayıf kalsın.

Sanki film asıl 250 dakika olması lazım da ikinci yarısından 90 dakika atmışlar gibiydi.

Adsız dedi ki...

Aşk filmlerinden haz etmem ama yine de Fincher'dan bunun yerine Eternal Sunshine Of A Spotless Mind tarzı değişik bir yorum beklerdim.

Martin Eden dedi ki...

filmde genel olarak pek sıkılmadım ama aşk konusunda doğru ne gibi bi özellikle devlerin aşkı oluyor onu anlamadım bi anda?

tekintutku dedi ki...

Henüz filmi seyretmedim, çünkü artık sinemada film izlemiyorum, DVD'si çıkana kadar bekliyorum, evde film seyretmenin yerini tutmuyor sinema, tabii bu benim tercihim. Ama bu filmden beklentilerim çok yüksek. Hayran olduğum iki oyuncu Brad Pitt ve Cate Blanchett tekrar birlikteler ve benim favorilerimden David Fincher
yönetmiş. Merakla bekliyorum DVD'sinin çıkmasını.
@Alper Öcal
Arkadaşım bence Zodiac'a haksızlık ediyorsun.

matiasemilio dedi ki...

sonu hariç iyi bir film notum 8

emrahuana dedi ki...

yazına göre oscar'ı sen çok önceden bilmişssin güntekin abi:)

voodoo girl dedi ki...

kesinlikle katılıyorum, büyük beklentilerle gitmemek gerek belki de filmlere. ayrıca o rolün altından edward norton gibi bir oyuncu örneğin çok daha iyi kalkardı bence.